Yarın 21 Aralık 2012 ve Maya takviminin bitişine istinaden son birkaç yıldır gezegenimiz üzerinde bilen bilmeyen herkesin üzerinde yorum yaptığı ve zamanın sonu olarak tasarlamış olduğu bir gün...
Esasında 21 Aralık tarihteki efsanevi birçok karakterin doğum günü olarak bilinen, oğlak dönencesinin, yani en uzun gecenin vuku bulduğu tarih...Hoş, tarihi ve zamanı belirleyen insanoğlu olduğu için, pek tarihler üzerinde durmamak gerektiği bilincine erişmiş bulunuyorum kendi adıma...
Herbirimizin izlediği kadarıyla, kıyamet günü olarak belirlenen 21 Aralık 2012, birçok sektörlerde kendine muhteşem bir ekonomik yer hazırladı. Film sektöründen basın-yayın sektörüne, ekonomiden ticarete kadar tüm dünya sakinleri bu tarihi odak noktası olarak belirleyip özellikle ticari birçok yatırıma imza attı. Fransa ve Türkiye'deki iki nokta, kıyamet gününden etkilenmeyeceği bahanesiyle turizm alanında muhteşem gelirler elde etti.
Benim aklıma konunun en başından beri birçok soru takılıyor. Bunları izin verirseniz sizlerle paylaşmak istiyorum.
- Cidden kıyamet günü olacaksa bunca emek ve ticari kazanç ne anlam ifade ediyor?
- Dünya medeniyetinin yaşı veya yaratıldığı süre bile belirsizken, geçmişte yaşayan bir medeniyetin şifresi bile tam bilinmeyen tarih kavramına ve yazıtlarına neden bu kadar itibar ediliyor?
- Astrolojik veya astronomik veriler ışığında değerlendirildiğinde neden bu kadar fazla bilgi kirliliği mevcut?
- Zaman kavramı, biz fani insanların yaratmış olduğu bir birim sistemiyse, 2012'nin Aralık ayındaki sıradan bir günün gezegene vereceği zararı neden son 10 yıldır telaffuz ediyoruz?
- Kıyamet kavramını tüm inanç sistemleri veya dini kitapların betimlediği şekliyle mi bilincimize kazıyoruz?
- Ölümden korkma eylemini sadece bu tip sanallaştırılmış günler için mi hatırlıyoruz veya ölümden algıladığımız nedir?
Kıyameti bir tarafa bırakırsak, bilinçsel ve algısal olarak tüm şu yukardaki sorulara yanıt aramaya çalışsak, eminim ki 21 Aralık 2012 sıradan ve umutla geçireceğimiz bir gün olarak tarihimize kazınacak. Bundan tam 12 yıl önce "dijital kıyamet" olarak adlandırılan 1 Ocak 2000 tarihini rahatlıkla atlattığımızı hatırlatmak isterim. Peki o tarihten beri milyonlarca insan kıyameti yaşamadı mı sizce?
En basitinden, kıyametin yaşadığımız dünya ile bağımızın kesilmesi olarak isimlendirsek; binlerce şehit verdiğimiz son 30 yılda, terör saldırılarının gerçekleştiği yüzlerce patlamada, eşini çocuğunu yakınını pisi pisine kaybeden insanların çektiği ızdıraplarda, binlerce akıl almaz trafik kazasında, doğal felakette...kıyametini yaşamadı mı insanlık sizce?
.....
Zaman, bu dünyada belirli bir süre geçiren fanilerin, yaşlanan bedenlerinin tarifini kıyaslamak için koydukları basit bir birimdir. İnsanoğlu sadece bu boyutta beden bulup, bu boyutta canını kaybedeceğini bilerek yaşar. Hayatı için koyduğu hayaller, planladığı hedefler yine kendi yarattığı zaman biriminin belirlediği ölçüde gerçekleşebilir. Ötesi yoktur. Bilinç bunu algılamaz, sorguladığı zaman da kendisini aşacağını hissedip dini sembollere ve öğretilere sığınır. Oysa o dini bilgi ve algı sistemi de yine biz fani insanoğlunun kendine uydurduğu ve kurguladığı şekilde günümüze ulaşmıştır. O dini öğreti ve yazıtların aslında vermek istediği gizli sembol ve şifreler, insanlığın gelişmesi ve bilinç sıçramasına erişebilmesine fırsat verdiği halde görmezden gelinir, belirli ticari güçler ve menfaatler tarafından gölgelenir. Bu nedenledir ki insanoğlunun bilinci 3 boyutlu çalışır. Ötesine ne anlam yükler, ne de kafa patlatır.
Bundan 10 yıl önce, insan zihni, paralel evrenler, güneş sistemleri üzerine günümüzdeki kadar farklı fikir ve düşünce dile getirmek ya olanaksızdı, ya da bu tip yönelimler "şeytanın işi" veyahut "delilik" olarak isimlendirilebilmekteydi. Oysa teknolojinin nimetleri ve ortaya atılan mesnetli fikirlerden dolayı insanoğlu bilinçsel boyutta daha esnek ve daha özgün düşünebilme, kendi varlığını ve geçmişindeki uhrevi detayları daha rahat ve daha serbest olarak değerlendirebilmekte....işte belki de bu yüzden bazılarına göre bu kıyamet günü fırsatı, belirli bir bilinç atlaması veya farklı bir bakış açısıyla yaşamı, evreni ve gizli şifreleri geniş bir perspektifle ortaya koymaya fırsat veriyor.
Kıyamet bahane; bakalım sizler de insan olarak yaratılışınızın ve bundan sonraki bilinçsel düzeyinizin farkındalığına erişebilecek misiniz? Yoksa, sizden önceki nesiller gibi aynı hamam aynı tas mantığı ile yaşantınızı tüketip, kafanıza takılanlarla yüzleşebilmek için farklı boyuta geçmeyi mi bekleyeceksiniz...